Antalya Devlet Opera ve Balesi
IV. Murat
UVERTÜR
Eserin Uvertürü IV. Murat’ın hüzün motifi ile başlar. İlerde Kur’an sahnesini hazırlayacak olan Itri’nin “Salât-ı Ummiye” temasından yapılan Fug girişi bestecinin kontrpuan tekniğindeki gerçek ustalığını gösterir. Daha sonra korku ve dehşet yaratan Sadrazam Topal Recep Paşa ile askerlerin motifleri ve Genç Osman Türküsü... IV Murat’ın korku ve buyruk motifleri ile Kösem Sultan’ın motiflerinden meydana gelen parlak armonik renklerle dolu uvertür, tatlı, canlı, duygulu melodilerle işlenmiştir.
IV. Murat Operası önemli rollerdeki kişilerin hal ve ruh yapısı zaman değişimlerine göre birden fazla leid motifle sunulması bakımından da bestecinin opera sanatına getirdiği bir yeniliktir.[1]
I. PERDE
Bâbüssaâde Kapısı önü – ayak divanı
Sadrazam Hüsrev Paşa’nın azledilip yerine Hafız Paşa’nın getirilmesini bahane eden Yeniçeri ve Sipahi askerlerinden oluşan bir grup asi, Topal Recep Paşa’nın da tahrikiyle ayaklanarak Topkapı Sarayı’na yürürler ve Sultan IV. Murat’ı ayak divanına çağırırlar. Padişah, asileri dinlemek üzere Recep Paşa ile birlikte Bâbüssaâde[2] önüne gelir ve tahtına oturur. Asiler, Şeyhülislam Yahya Efendi, Defterdar Mustafa Paşa, Yeniçeri Ağası Hasan Halife, padişahın nedimlerinden Musa Çelebi ve Sadrazam Hafız Paşa’nın isimlerini zikredip bu kişilerin kendilerine teslim edilmesini isterler. Sultan Murat “devletin yetkisi sarsılır” dese de asileri ikna edemez ve canlarına zarar gelmemesi şartıyla bu kişileri görevlerinden azletmek zorunda kalır. Yine asilerin zorlamasıyla ikinci vezir Topal Recep Paşa’yı da sadrazam yapar.
Dönemin ünlü şairi Nef’i, Murat’ın huzuruna çıkar ve yeni yazdığı şiirini okur. Padişaha devlet idaresinin kontrolünü eline almasını söyler. Murat, devlet idaresini eline almayı çok istemektedir. Ama nereden başlayacağını bilememektedir. Şairin “…Fettan durumları kollayın” sözü kulaklarına küpe olur. Nef’i’nin ardından içeri giren Kösem Sultan, Hüsrev Paşa’nın İstanbul üzerine yürüdüğünü söyleyerek öldürülmesi için padişahtan bir buyruk yazmasını ister. Sultan Murat beklediği “fettan durumun” kendisine göz kırptığını hisseder. Annesinin Recep Paşa ile işbirliği içinde olduğunun bilinciyle onun sözünü ikiletmez. Bostancıbaşını çağırıp buyruğunu söyler; Hiç vakit geçirilmeden Tokat’a gidilecek, Hüsrev Paşa’nın başı kesilip asilere ibret olsun diye sarayın kapısına asılacaktır.
Kösem Sultan, padişahın bu sert üslubundan ürkmüştür. Odasına gelen Recep Paşa’ya geri çekilmeyi teklif eder. Ancak Recep Paşa, sonucun kendi çıkarlarına olacağını belirtir. Kösem Sultan, Murat’a zarar gelmemesi ve zorbaların bir daha saraya saldırtılmaması şartıyla Recep Paşa’ya olur verir.
Sarayın kapısına dayanan asiler bu kez Hafız Paşa’nın kellesini isterler. Murat eski sadrazamını asilere vermek istemez. Ancak Paşa, kaçmayı reddeder ve asilerin üzerine doğru yürür. Bu esnada orkestranın çaldığı guarter[3] notalardan oluşan melodi, duygu yüklüdür. Asiler, Sultan Murat’ın önünde onu katleder. Bu olaydan fazlasıyla etkilenen Sultan Murat asilerden öcünü alabilmek için Tanrıdan kendisine güç vermesini diler “…Tanrım güç ver bana”.
II. PERDE
Kösem Sultan’ın odası
Recep Paşa ile Kösem Sultan, Sultan Murat’ı tahttan indirmenin planlarını yapmaktadır. Kösem diğer oğlu Şehzade Kasım’ın tahtta geçmesini ister. Oysa Recep Paşa, Kösem Sultan’la çıkarları çatıştığı için artık ondan farklı düşünmektedir. O nedenle şehzadelerin en yaşlısı olan Bayezid’in tahtta geçmesi gerektiğini ve Yeniçeri Ocağı ile Sipahi Ocağı’nın da isteğinin bu doğrultuda olduğunu belirtir. Bayezid’in annesi olmadığı için kendini güvende hissetmeyen Kösem Sultan’a, damadı olma vasfıyla güvence verir. Kösem Sultan çaresizce kabul eder. İkilinin konuşmasının gizli tanığı Dilfigar’dır.
Sultan Murat odasında tek başına oturmaktadır. İçeri giren Dilifigar, padişaha duyduklarını anlatır. Harekete geçen Sultan Murat, zorbaların elebaşısı Recep Paşa’yı boğdurtur. Annesi Kösem Sultan’ın da haremden çıkışını yasaklatır.
Türlü bahaneler uydurmasına rağmen haremden çıkmayı başaramayan Kösem Sultan, oğlunun kontrolü ele aldığını anlar “…Benim gecemden doğan yıldızın”
Sultan Murat, bu kez ayak divanını kendisi düzenler; yeniçerilerden, sipahilerden, bilginlerden ve halktan temsilciler çağırtır. Kendinden emin bir tarzda başladığı konuşmasına Kur’an’dan alıntılar yaparak dinleyen herkesi etkilemeyi başarır. Bağdat’ı yeniden fethetmek üzere sefer düzenleyeceğini açıklar ve “Bağdat yine bizim olacaktır” diyerek ant içmelerini ister. Ardından, gücünü göstermek için ağır gürzü tek eliyle havaya kaldırır ve izleyenlerin korku dolu bakışları arasında “…Her kim benim buyruğuma karşı gelir, /Kurduğum düzeni tehdit ederse, bununla ezeceğim beynini” diyerek ant içer.
III. PERDE
İstanbul’un büyük bir bölümü çıkan yangınla harap olmuştur. Bu durum Sultan Murat’ın yeni yasaklarına kök olur. Yangının “uygunsuz ve ahlaksız” mekânlardan çıktığını söyleyerek kahvehaneleri ve meyhaneleri kapattırır, tütünü ve alkollü içkileri yasaklar. Emri dinlemeyenlere şiddetli cezalar verileceğini ilan edip, sıkı kontroller yapar ve yaptırtır. Baskı günden güne artmaktadır. Bu arada, Sultan Murat’ın kendine uygulamadığı yasakları doğru bulmayan Nef’i; başta Murat olmak üzere sadrazamı ve vezirleri hicivlerinde sivri bir dille eleştirmektedir. Şaire, padişahın ölüm tehdidi taşıyan uyarısı bile engel olamaz. “Bütün çağlar koklar benim açtırdığım gülü” sözleriyle başlayan ölüm aryasını söyler ve kendini celladına teslim eder.
Sultan Murat, Revan Kalesi’nin fetih haberini çığırtkanlarla halka ilan ettirir ve herkesin bu zaferi bayram havasında kutlamasını buyurur “…Yedisinden yetmişine, kadın, erkek, Müslim, gayrimüslim, herkes kendi yaradılışına uygun biçimlice eğlenecek, eğlenmekte ihmali görülenin gereği düşünülecek!”. Ancak yasakların ihmal edilmemesi kaydıyla “...Şer’an haram, aklen fena olan şeylere izin yok!”.
Günden güne artan baskılara ve yasaklara rağmen şehrin bazı bölgelerinde saklı gizli işletilen meyhanelerde içki ve tütün kullanılmaktadır. Tebdil-i kıyafetle[4] halkın arasına karışan Murat, celladı ve Bostancıbaşı ile birlikte yasaklara karşı gelenleri yakalamak amacıyla İstanbul sokaklarında dolaşırken Bekri Mustafa’nın gizlice işlettiği meyhanesine gelir. Birlikte içki içip sohbet ederler. Bekri Mustafa’nın zekice esprilerinden hoşlanan Murat onu öldürtmez.
Sultan Murat odasındadır. Silahtarını çağırtır ve ona Bağdat seferinden sonra sırada Venedik olduğunu açıklar. Bu arada Moskova ile gizlice mektuplaşan Fener Patriğinin başının koparılmasını emreder.
Bağdat fethedilmiştir. Fetih çığırtkanlarla halka duyurulur; zafer yedi gün yedi gece şenliklerle, şölenlerle bayram havasında kutlanacaktır. Venedik seferi için hazırlıkların bir an önce bitirilmesini isteyen Sultan Murat’ın sağlığı bozulmuştur. Kendisine Kıbrıs’tan hediye olarak gönderilen şarabı içmeye başlar. İçtikçe fenalaşan Murat nöbet geçirmeye başlar. Acı içinde kıvranmaktadır. Gücü yavaş yavaş kendisini terk ederken ölüm aryasını söyler “Ah çektiğim acı”.
[1] Uvertür ile ilgili kısım IV. Murat (1979-80 Sezonu) İstanbul DOB kitapçığından alınmıştır.
[2] Topkapı Sarayı’nın üçüncü kapısı olan Bâbüssaâde günümüz Türkçesi ile Saadet Kapısı anlamına gelir. Ayak divanı ve merasimler bu kapının önünde yapılır. Ayak divanı; padişah dışında diğer kişilerin ayakta durduğu meclistir.
[3] Dörtlük nota
[4] Kılık değiştirme
- Type d'événement Opera