Nesimi: Aşk'ın ve Hakikatin Şairi Tiyatro Oyunu
"Nesîmî" oyunu yazmaya ilk başladığımızda, karşımızda sadece tarihi bir kişilik veya trajik bir son değil, yüzyıllardır eskimeyen bir "özgürlük manifestosu" olduğunu biliyorduk. 14. yüzyılın karanlığında, Halep’in dar sokaklarından yükselen o cüretkâr ses, bugün modern insanın en büyük eksiğine sesleniyor: Kendi içindeki kutsallığı keşfetmek.
Bu oyunu sahneye koyarken en büyük meydan okumamız, Nesîmî’nin o devasa felsefesini, tek bir bedene ve kısıtlı bir mekana sığdırmaktı. Oysa o bize zaten cevabını vermişti: "Mende sığar iki cihân, men bu cihâne sığmazam." Biz de bu düsturla, sahneyi bir dekor yığınına boğmak yerine, harflerin, ışığın ve sesin gücüne sığındık.
Neden Nesîmî?
Çünkü Nesîmî, "insan" demenin "Tanrı’nın yeryüzündeki harfi" demek olduğunu savundu. Derisi yüzülürken bile cellatlarına merhametle bakabilen o sarsılmaz duruş, sadece bir inanç meselesi değil, insanın kendi onuruna duyduğu sarsılmaz sadakattir. Biz sahnede sadece bir idamı değil, bir ruhsal soyunmayı göstermeyi hedefledik. Nesîmî’nin derisi yüzülürken, aslında seyircinin de önyargılarından, kalıplarından ve korkularından soyunmasını istedik.
Sahne Dilimiz:
Oyunda kullandığımız minimalist dekor; insanın bu dünyadaki çıplaklığını ve geçiciliğini simgeliyor. Neyin yakarışı, Nesîmî’nin acısı değil, ruhun özgürleşme çığlığıdır. Işık tasarımlarımızla, madde (beden) ile mana (ruh) arasındaki o ince çizgiyi belirginleştirdik. Oyuncu olarak Mahmut Yıldırım'dan ; sadece bir karakteri canlandırması değil, o anı bizzat yaşaması, acıyı bir vecde dönüştürecektir.
Seyirciye Notumuz:
Sizden ricamız, bu oyunu sadece tarihi bir trajediyi izler gibi değil, kendi ruhunuzun derinliklerine bir kazı yapar gibi izlemenizdir. Sahnedeki o kanlı deri, aslında hepimizin üzerine giydirilmiş olan kimlikler, unvanlar ve mülkiyetlerdir. Nesîmî bize diyor ki: "Bu örtüden kurtulmadıkça, asıl yüzünü göremezsin."
Işıklar kapandığında kulağınızda sadece bir çığlık değil, bir müjde kalsın istiyoruz: Sen, sandığından çok daha büyüksün. Sen, bu cihana sığmazsın.
Sırrı bilenlere selam olsun...
Oyun, evrenin sırrını bir harfin noktasında, Allah’ın nurunu ise insanın yüzünde gören büyük mutasavvıf Seyyid Nesîmî’nin, inancı uğruna derisinin yüzülmesine kadar giden trajik ama bir o kadar da onurlu direnişini anlatır.
Nesîmî, dönemin katı kuralları ve dogmaları arasında sıkışmış bir dünyada; "İnsan, Hakk’ın yeryüzündeki aynasıdır" diyerek ayağa kalkar. Onun suçu sadece şiir yazmak değil, insanın değerini göklere çıkarmaktır. Oyun, seyirciye şu soruyu sorar: Bir insan, inandığı hakikat uğruna acının en dehşetlisine nasıl gülümseyerek gidebilir?
- Etkinlik Türü Trajedi
- Süre 50 dakika
Bilgilerim
Biletlerim
Puanlarım
Şifre Değiştir
Sıkça Sorulan Sorular